Dünya çapında en popüler TV yapımlarından biri olan “Taht Oyunları (Game of Thrones)” dizisinden esinlenerek hazırlamış olduğum simülasyon, üniversite öğrencilerini Taht Oyunlarının mistik evrenine götürerek onlara Uluslararası İlişkiler teorilerini sevdirmeyi ve öğrendikleri teorik bilgilerin kalıcı olmasını amaçlamaktadır. Uluslararası İlişkiler disiplininin olmazsa olmazı olan teorilerin üniversitelerde öğretimi diğer konularla karşılaştırıldığında daha zorlu olmaktadır. Soyut kavramlar ve önermeler üzerinden anlatılan teorik yaklaşımların öğrenci zihninde kalıcı bir şekilde yer edinebilmesi için klasik ders anlatımının ötesine geçilmesi gerekmektedir. Bu anlamda ders içinde gerçekleştirilen simülasyonlar, teoriyi pratikle birleştirmemize olanak tanımakta ve öğrencilerin soyut kavramları daha etkin bir şekilde öğrenmesini ve çeşitli vakalara uygulamasını kolaylaştırmaktadır.

1950’li yıllarda “Güç Dengesi” ve “Diplomasi” gibi masa üstü oyunların ABD üniversiteleri tarafından dış politika ve uluslararası siyaset derslerinde kullanılmasıyla başlayan “simülasyonla Uluslararası İlişkiler öğretimi”, günümüzde özellikle Amerikan ve Avrupa üniversitelerinde çok yaygın olarak kullanılmaktadır. “Simulation and Gaming” ve “International Studies Perspectives” gibi yüksek etki faktörlü akademik dergiler 2000’li yılların başından itibaren Uluslararası İlişkiler eğitiminde yenilikçi yöntemler üzerine birçok makale yayımlamış ve disiplinin pedagojik gelişimine önemli katkı sunmuştur. Bunlar arasında son yıllarda en çok göze çarpan çalışmalardan biri, zombi istilası simülasyonu üzerinden Uluslararası İlişkiler teorilerini öğreten Horn ve diğerleridir (2016). Daniel Drezner’in (2015) ünlü kitabı “Theories of International Relations and Zombies”den esinlenerek oluşturulan bu simülasyonda öğrenciler, zombi istilasına maruz kalan devletlerin hayatta kalabilmek için nasıl bir siyaset izleyeceğini ana akım Uluslararası İlişkiler teorileri üzerinden tartışmaktadır.

Horn ve diğerlerinin (2016) zombi simülasyonuyla ilgili gözlem ve tecrübelerini paylaştıkları makaleyi ilk okuduğumda çok etkilendim. Derslerimde simülasyon tekniğini nasıl kullanabilirim diye düşünmeye başladım. Bu tarz simülasyonların ders içine monte edilip aktif öğretim tekniklerinden biri haline getirilmesi Türkiye’deki Uluslararası İlişkiler bölümleri için önemli bir yenilik olacaktır. Ne var ki, makaledeki simülasyonu doğrudan derslerime uyarlamakta zorluk çektim. Çalışmada belirtilen simülasyon iki gün boyunca günde sekiz saat sürüyordu. Türk üniversitelerinde böyle bir çalışmanın sürdürülebilir olması için simülasyonun normal ders aralığına indirgenmesi yani maksimum üç saatte tamamlanması gerekiyordu. Pilot uygulamamı Temmuz 2017’de Koç Üniversitesindeki yaz okulu sınıfıma ve Ekim 2017’de İzmir Katip Çelebi Üniversitesindeki öğrencilerime uyguladım. Çok olumlu geri bildirimler alsam da, zombi istilası konusunun bütün öğrencilerde aynı şekilde heyecan ve ilgi uyandırmadığını fark ettim. Yanı sıra, yapacağım simülasyonun orijinal ve daha önce denenmemiş bir çalışma olmasını amaçladım. Dolayısıyla günümüzün en popüler TV dizi yapımı olan “Taht Oyunları” senaryosu üzerinden bir simülasyon tasarlamaya karar verdim.

Simülasyon, Taht Oyunları evreninin en önemli kıtası Westeros’ta geçmektedir. Westeros, Ak gezenler adıyla anılan zombiler tarafından istila edilme tehdidiyle karşı karşıyadır. Ak gezen ordusu öldürdükleri insanları Ak gezene dönüştürerek hızla ilerlemiş ve Westeros kıtasının en kuzey ucundaki büyük duvara kadar gelmiştir. İnsanlığın Ak gezenler tarafından yok edilmesinin önündeki tek engel bu büyük duvardır. Simülasyonumuz, “Westeros’un önemli haneleri aralarındaki iktidar mücadelesini bir tarafa bırakarak tek vücut olup Ak gezenlere karşı savaşabilir mi?” sorusuna yanıt aramaktadır. Bunun için, sınıf sayısına göre, 3-5 kişilik gruplar halinde 8-10 hane belirlenmiştir. Haneyi temsil eden her öğrencinin özel bir ünvanı ve görevi bulunmaktadır. Buna göre her hanede bir lider, en az bir diplomat ve ajan vardır. Liderlerin görevi, hanelerinin politikasını oluşturup sınıfta anons etmek ve diğer hane diplomatlarını kabul ederek onlarla müzakerelere oturmaktır. Diplomatların görevi ise, diğer hane liderleriyle buluşup onları kendi taraflarına çekmeye çalışmaktır. Son olarak ajanların görevi, diğer hanelerin gerçekleştirdiği diplomatik müzakereleri “gizlice” dinleyip notlar almak ve liderlerine rapor etmektir. Simülasyona katılan her öğrencinin ayrı bir görevinin olması, öğrencinin motivasyonunu artırmakta ve simülasyona daha etkin katılım göstermesine yardımcı olmaktadır.

Her haneye özel bir Uluslararası İlişkiler teorisi atanmış ve hane temsilcilerinden stratejilerini ilgili teoriye göre yapmaları istenmiştir. Simülasyonda kullanılan teoriler ve atandıkları haneler sırasıyla şu şekildedir: Ofansif neorealizm (Targaryen ve Baratheon), Defansif neorealizm (Lannister ve Stark), Neoliberalizm (Tyrell ve Martell), Sosyal inşacılık (Tully ve Arryn) ve Eleştirel teori (Wildling ve Greyjoy). Buna göre, örneğin, Targaryen hanesini seçen grup, ofansif neorealizmin argümanlarına göre simülasyonu oynamak zorundadır.

Targaryen ve Baratheon gibi ofansif neorealistler güçlü ordulara ve siyasi nüfuza sahip olduklarından, Ak gezen istilasını fırsat bilip Westeros’un egemen gücü olmaya çalışmaktadır. Bu bağlamda her ikisi de ayrı ayrı Ak gezenlere karşı diğer haneleri kendi gücü etrafında toplamaya “ikna” etmeyi amaçlarlar. Bunu başaramazlarsa, o zaman en güçlü olan hanenin tarafına katılma refleksi gösterirler. Lannister ve Stark’ların da içinde bulunduğu, defansif neorealistler Ak gezenlere karşı koymaya niyetlidir ama Westerosun anarşik yapısından dolayı hiçbir haneye güvenemez. Bu yüzden uzun vadeli ittifakların mümkün olmadığını düşünür. Ofansiflerin aksine defansif neoralistlerin hegemonya kurma amacı yoktur. Onlar için esas olan güvenliğin maksimize edilmesidir. Bu nedenle, sadece güç dengesi marifetiyle oluşturulacak kısa süreli ittifaklara sıcak bakarlar. Ak gezen tehdidi ortadan kalkana kadar diğer hanelerle kısa vadeli ortaklığa hayır demezler. Eğer diğer haneleri ikna edemezlerse, yüksek surları olan dayanıklı kalelerine çekilip kendilerini savaştan soyutlama yoluna da gidebilirler.

Tyrell ve Martell hanelerinin temsil ettiği neoliberaller ise neorealistlerin aksine Westeros’un anarşik yapısına rağmen uzun vadeli işbirliğinin mümkün olduğunu savunur. Çok güçlü orduları olmasa da ekonomik güçlerine güvenirler. Ekonomik kaynakları, diğer haneleri ikna etme yolunda onlara avantaj sağlar. Savaşın finanse edilmesi gerekir ve neoliberallerin ekonomik desteği olmadan Ak gezenlere karşı savaşı kazanmak imkansızdır. Neoliberallerin diğer haneleri ikna etmek için en az üç stratejisi bulunmaktadır. Öncelikle, neoliberaller, kendileri gibi liberal ve demokratik olan hanelerin birbirleriyle savaşmayacağını; aynı değerlere ve kurallara bağlı olan bu hanelerin sorunlarını diyalog ve işbirliği yoluyla kalıcı olarak çözebileceklerini iddia eder. İkinci olarak, neoliberaller karşılıklı bağımlılığın savaşı engelleyip işbirliğini daimi kılabileceğine inanır. Ortak değerlere sahip olmasalar bile haneler birbirlerine ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasi yönden bağımlı olursa savaşmanın bir anlamı kalmayacaktır. Ak gezen istilasına karşı hanelerin bir araya gelebilmesi için birbirlerine ihtiyaç duymaları gerekir. Örneğin, bir hane yiyecek kıtlığı yaşarken diğeri ilaç kıtlığı yaşamaktadır. Neoliberallere göre,  birbirlerine ilaç ve yiyecek yönünden bağımlı olan bu iki hanenin birbirleriyle işbirliği yapması, birbirleriyle savaşmasından daha olasıdır. Son olarak, neoliberaller, Ak gezenlere karşı işbirliğinin kalıcı olabilmesi için bir örgüt çatısı altında birleşilmesi gerektiğini savunurlar. “Birleşmiş Westeroslular” ya da “Anti-Ak gezen örgütü” gibi bir isimle bir araya gelip, Ak gezenleri yendikten sonra da bu örgüt çatısı altında işbirliğine devam edilebileceğine inanırlar.

Tully ve Arryn hanelerinin temsil ettiği sosyal inşacılar, diğer hanelerin aksine Ak gezenlerin Westeros’u işgal edip insanlığı yok edeceği varsayımını sorgularlar. Ak gezen imajının bizim algımızla şekillendiğine inanan inşacılar, Ak gezenlerin de bir zamanlar insan olduğunu ve klinik yöntemlerle tekrar insan olabileceğini savunur. Bizden farklı birilerini gördüğümüzde hemen tehdit olarak algılamamamız gerektiğini dile getiren inşacılar, düşmanca bakış açımızı değiştirebilirsek Akgezen sorununun kendiliğinden çözümleneceğine inanır.

Son olarak, Eleştirel teoriyi temsil eden Wildling ve Greyjoy haneleri, Ak gezenlere karşı savaşa katılıp katılmama konusunda kararsızdır. Hiç bir krallığın boyunduruğuna girmedikleri için ikinci sınıf insan muamelesi görmüşlerdir. Şimdi de diğer hanelerin yanında savaşa girmenin gerekliliğini sorgularlar. Büyük güçlerin bu savaşı bahane edip kendi hükümranlıklarını pekiştirmek isteyeceklerine ve küçük haneleri de buna alet edeceklerine inanırlar. Onlara göre, Ak gezenlerle Targaryenler arasında hiçbir fark yoktur çünkü ikisi de Westeros’a hükmetmek istemektedir. Ak gezenlere karşı yapılacak savaşın büyük güçlere hizmet etmemesi gerektiğine inanırlar. Bu bağlamda, savaşa katılmaları karşılığında, fakir ve geri kalmış halklara özgürlük tanınmasını talep ederler. İnsanların Wildling ya da Targaryen diye sınıflara ayrıştırılmaması gerektiğini, insan olduğu için herkesin eşit olduğunu söylerler. Diğer haneleri ikna edemedikleri takdirde, son çare olarak post-yapısalcı teoriye yönelip Westeros’un eşitsiz ve adaletsiz sistemini yıkmak için Ak gezenlere katılmaya karar verebilirler.

Yukarıda özetlenen teorik yaklaşımlar ayrıntılı bir şekilde beş hafta boyunca derste işlendikten sonra öğrenciler artık simülasyona hazır hale gelirler. Simülasyon için en önemli ön koşul teorilerin öğrenilmiş olmasıdır. Dizi hakkında ayrıntılı bilgi sahibi olmak gerekli değildir. Yine de diziyi takip eden öğrencilerin simülasyondaki motivasyonlarının son derece yüksek olduğu gözlenmiştir.

Simülasyon üç temel aşamadan oluşmaktadır. Öncelikle, Westeros, haneler ve Ak gezen tehdidi sınıfa anlatılır ve her grubun çekilişle bir hane seçmesi sağlanır. Haneler belirlendikten sonra ilk aşama olarak her hane kendi içinde yaklaşık 20 dakikalık bir toplantı yapar ve haneye atanan teoriden yola çıkarak Ak gezen tehdidine karşı ne yapılması gerektiğine dair bir “acil eylem planı” oluşturur. Her hanenin lideri, eldeki soruna bakışlarını ve çözüm önerilerini sınıfa okur ve böylelikle ilk aşama sonlanır.

İkinci aşamada haneler arası diplomatik müzakereler başlar. Yaklaşık 30-45 dakika boyunca her hane, kendi teorik yaklaşımına göre diğer haneleri ikna etmeye çalışır. Sonrasında her hane temsilcisi, kendi hanesi açısından müzakere sonuçlarını açıklar. Eğer hanelerin üzerinde anlaşabildiği bir formül bulunamazsa, zaman kısıtına göre, ya diplomatik müzakerelere devam edilir ya da üçüncü aşamaya geçilir. Üçüncü aşamada, Ak gezenlerin lideri “Gece Kralı” Westeroslulara bir mesaj gönderir. En güçlü haneyi Ak gezenlere vermeyi kabul ederlerse, o zaman aralarında barış olabileceğini söyler. Bu aşamada, haneler tekrar bir müzakere sürecine girer ve son kararı oylayarak verirler: Geri adım atacaklar mı, yoksa Ak gezenlerle tek vücut olarak savaşacaklar mı?

Kasım 2017 tarihinden bu yana 4 kurumda (İzmir Katip Çelebi Üniversitesi, İzmir Ekonomi Üniversitesi, İstanbul Gedik Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Konseyi Dış Politika Akademisi) toplam 10 defa Taht Oyunları simülasyonunu oynattım. Oyun içindeki gözlemlerim ve sonrasında katılımcılardan aldığım geri bildirimler, simülasyonun son derece ilgi çekici ve akılda kalıcı olduğunu göstermiştir. Uluslararası İlişkiler teorilerinin ana argümanlarını Taht Oyunları senaryosu içinde yaşayarak uygulamak, teorik bilgilerin pekişmesinde büyük rol oynamaktadır. Simülasyonu ilk defa uyguladığım öğrencilerimin, üzerinden iki yıl geçmesine rağmen teorik kavramları ve önermeleri hala Taht Oyunları simülasyonu üzerinden hatırlamaları ilham vericidir.

Bunun dışında, simülasyon, teori öğreniminin niteliği hakkında da bulgular sunmaktadır. Öncelikle, ofansif ve defansif neorealizm ayrımı, simülasyon sayesinde daha net ortaya koyulmaktadır. Öğrenciler bu farkı ilk elden tecrübe ederek öğrenmektedir. Daha önemlisi, öğrenciler, inşacılık ve eleştirel teori gibi ana akım teorilerden olmayan, nispeten daha soyut teorileri ve aralarındaki farkları simülasyon sayesinde daha açık ve net bir şekilde anladıklarını ifade etmişlerdir. Son olarak, simülasyon, sınıfın kaynaşması, sessiz ve çekingen öğrencilerin derse katılımının özendirilmesi ve sonraki haftalarda derse yönelik ilginin artması adına olumlu bir katkı sağlamıştır. Simülasyonun olumsuz olarak düşünülebilecek tek yanı, eğitimcinin diğer derslerinde de benzer simülasyonlar yapması konusunda öğrencilerde oluşan beklentidir. Aslında bu durum, eğitimciyi diğer derslerinde de yenilikçi olmaya zorlaması açısından önemli bir gelişme olarak düşünülebilir.

Uluslararası İlişkiler öğretimi açısından yenilik teşkil eden Taht Oyunları simülasyonu ve benzeri yöntemlere Türkiye’de disiplinin gelişimi açısından çok ihtiyaç vardır. Standart öğretim tekniğinin dışına çıkılarak yenilikçi öğretim yöntemlerinin geliştirilip yaygınlaştırılması, ülkemizin disiplinde hak ettiği yere taşınmasına önemli katkı sağlayacaktır.