- Dış Politikada Kadınlar (DPK) nedir? Bu girişim neyi amaçlamaktadır? DPK’nın yurtiçi ve yurtdışı partnerleri var mı?
Dış Politikada Kadınlar (Türkiye) Girişimi; sert güvenlik konularında kadınların sesini yükselterek, hiyerarşik olmayan yaklaşımları teşvik etme yoluyla kadınların dış politika karar alma mekanizmalarının her düzeyinde katılımını sağlayarak, arabuluculuk, tarihsel uzlaşı ve donmuş çatışmaların çözümü konularına ilgili olan her kesimden kadını deneyimlerini paylaşmak ve uzun vadeli politika önerileri geliştirmek için bir araya getirmek amacıyla kurulmuştur. DPK, dış politikanın her alanında genç kadınları liderlik rolü üstlenmeleri için güçlendirerek, adil ve sürdürülebilir kalkınmaya engel teşkil eden küresel sorunları gidermek amacıyla kamuoyunda sorumluluk bilinci uyandırarak, dış politikanın her alanına kadınların perspektifini dâhil etmeyi hedeflemektedir. İnsiyatifin kurucuları, Doç. Dr. Zeynep Alemdar, Dr.Christina Bache ve Rana Birden Çorbacıoğlu’dur. İnsiyatif, BMGK 1325 sayılı kararı çerçevesinde desteklenmektedir. Proje koordinatörleri ise Doç. Dr. Zeynep Alemdar ve Prof. Dr. Ayşe Betül Çelik’tir.
- DPK’nın Türkiye’deki diğer feminist akademisyenler, gruplar ve derneklerle ilişkisini nasıl değerlendirirsiniz ? Mümkün olduğunca geniş bir temsile ulaştığınızı düşünüyor musunuz?
DPK, akademisyenlerle, iş dünyası ile diplomatlarla ve STK’lar ile kurduğu ilişkilerle geniş bir temsil ağına ulaşmaya çalışmaktadır. Bu bağlamda düzenlediğimiz yuvarlak masa toplantıları ve konuşmalar dizileri aracılığıyla geniş bir kitleye ulaşma çabası sürdürülmektedir.
- Konferans ve panellerde yüzde elli cinsiyet dengesinin gözetilmesine dair yaptığınız çağrılar nasıl sonuçlandı? Size tepki gösterenler oldu mu? Bu etkinliklerde kadın uzmanlığının öne çıkarılması ne tür sonuçlar yaratıyor?
Genellikle bu konuda oldukça olumlu tepkiler alıyoruz. Konferans ve panellerde kadın temsiliyetinde eşitliğin sağlanmasına gerekli önemin verilmesi konusundaki hassasiyetin sağlanması açısından DPK olarak önemli bir farkındalık yarattığımız kanaatindeyiz. Pek çok erkek akademisyenin de bize destek olması ayrıca sevindirici, bununla birlikte bu konudaki girişimlerimizi inatla görmezden gelen kemik bir kitlenin varlığı da malum. Buna rağmen bu konuda önemli bir yol kat ettiğimizi düşünüyoruz. Özellikle sosyal medyada da yoğun biçimde paylaştığımız ve wfp14.org sayfamızda da yer alan Eşitlik Rehberi bu açıdan çok ses getirdi… Ayrıca sosyal medya paylaşımlarımız kadın akademisyenler arasında güçlü bir network ve dayanışmaya da neden oluyor ve gerektiğinde konunun uzmanlarına ulaşılmasının sağlanması açısından da ciddi bir dayanışma yaratmaya çalışıyoruz.
- Türkiye’de Feminist Uluslararası İlişkiler literatürünün gelişmesi üzerine çalışmalarınız var mı? Türkiye’de üretilen yayınlar genellikle Feminizmin bir Uluslararası İlişkiler Teorisi olarak tarihsel gelişimini, kavramsal eleştirilerini ve birtakım Batı-merkezli örnekleri tartışmakla sınırlı kalıyor. Buna dair bir gündeminiz var mı?
Elbette, özellikle insiyatifimiz içerisinde yer alan pek çok uzmanımızın akademik olarak da bu alanda çalışıyor. Özellikle panellerimiz bu konudaki literatüre katkı sağlayan konuşmacılarımızın sunumlarıyla sözünü ettiğiniz amaca hizmet ediyor.
- Kadınların sadece kalkınma gibi konularda değil güvenlik gibi konularda da ön plana çıkmasının öneminden bahsediyorsunuz. Türkiye’ de bunu nasıl başarırız, gözlem ve önerileriniz nelerdir?
Öncelikle çalışma alanı ne olursa olun, kadınların görmezden gelindiği bir akademiden bahsediyoruz. Sadece konferans ve panellerde değil, medyada, TV tartışma programlarında ve her türlü akademik etkinlikte de kadınların ya bir iki kadın akademisyen davet edilerek yasak savıldığı ya da tamamen görmezden gelindiğine sıklıkla şahit oluyoruz. Özellikle bu alan güvenlik ise göz ardı etmenin boyutu artıyor. Konu güvenlikse, tek bir kadın akademisyenin olmadığı seminer programları, kadınsız tartışma programları daha fazla göze çarpıyor. Neden göz ardı edildiğimizi sorduğumuzda ise “güvenlik çalışan kadın akademisyen var mı ki” şeklinde bizleri hem kızdıran hem de üzen cevaplar alıyoruz. Sonuçta pek çok kadın akademisyen güvenlik konularında çalışıyor. Erkek akademisyen bulup kadın bulamayacağınız hiçbir alan yok… Çabalarımız bu dinamikleri tersine çevirmek için yoğunlaşıyor. Bu konunun üzerine yılmadan giderek, daha fazla farkındalık yaratarak bu sorunu çözmek mümkün.. İnsiyatif olarak özellikle tamamı kadınlardan oluşan paneller düzenliyoruz, bir konuda uzman gerekiyorsa önce kadın akademisyenlerle iletişime geçmeye çalışıyoruz, medyadaki tüm konuşmacıların erkek olduğu programlara alternatif olarak tüm konuşmacıların kadın olduğu programlar yapıyoruz. Sadece akademisyenlerden değil, medyadan ve sivil toplum kuruluşlarından da pek çok kadın ile birlikte çalışıyoruz. Her alandaki kadın dayanışması bu sorunun üstesinden gelmemizi sağlayacaktır, tabi bu noktada erkek destekçilerimize çok iş düşüyor. Bizi yürekten destekleyen ve tüm katılımcıların kadın olduğu paneller düzenleyen erkek akademisyen dostlarımız var, sayılarının artması bizim için çok kıymetli.
- Ülkemizde genç işsizlik oranı fazla. Siz bu doğrultuda genç kadınlara ne tür fırsatlar sunuyorsunuz? Sunduğunuz fırsatların desteği ile şu an daha iyi pozisyonlarda olan kadın liderler var mıdır?
DPK, henüz oldukça yeni bir insiyatif. Bu bağlamda somut ve istatiksel sonuçlara ulaşmak için biraz daha zamana ihtiyacımız olduğunu düşünüyoruz. Bununla birlikte, Türkiye, son on yıldır, uluslararası kadın-erkek eşitsizliği endekslerinin hiç birinde yerini iyileştirememiştir. Gelir ve gelişme seviyesi kendisiyle karşılaştırılabilir olan ülkeler arasında da özellikle kadınların siyasete katılımı bakımından en alt sıralardadır. Köklü bir sivil toplum geleneğine sahip, resmi anlaşmalarda kadının yerini önceleyen bir ülkede kadınların siyasetin ve karar alma mekanizmalarının bu kadar dışında kalması elbette çok önemli bir soruna işaret etmektedir. Bu bağlamda sistemin içinde bulunan kadın politikacıların da bu konuda daha fazla çözüm önerisi üretmesi düzenlediğimiz panellerin ele aldığı konulardan. İçinde bulunduğumuz dönemde yeni yöntemler bulabilmek için yerel ve uluslararası ağların etkileşiminin nasıl olabileceği ve sivil toplumun önünde ne gibi olanaklar olduğu bilimsel toplantılarımızda ele alınan konulardan.
- Hem kamu hem de özel sektör bazında konuşursak, kadın çalışan ve kadın yönetici istihdamının artması konusunda ne tür adımlar atılabilir? Pozitif ayrımcılık ilkesi her yerde uygulanmalı mı?
Sadece akademide değil tüm sektörlerde istihdam ve eşit temsil hakkını göz etmek gerekiyor. Özellikle sivil toplum kuruluşlarının baskıları ve bilinçli bir kamuoyu desteği ile tüm sektörlerde eşit istihdam hakkı için daha fazla mücadele etmek şart.. Kamuoyundaki farkındalığı daha çok arttırmak ve bu konuların takipçisi olmak gerekiyor. Kadın istihdamı konusunda STK’lar ile ortak yürütülecek projelerin artması bu açıdan gerekli ve anlamlı..
- Türkiye’de kadınların karar alma süreçlerindeki rolünü ve bunun dış politikaya etkilerini nasıl değerlendirirsiniz?
Maalesef ülkemizde kadınların karar alma süreçlerine ve dış politikaya katılımları hala oldukça sınırlı bir düzeyde gerçekleşmekte. Dünyada ve Türkiye’de kadınların dış politikaya daha az müdahil olması, çatışmaların aza indirilmesi ve savaşın önlenmesi açısından ciddi olumsuzluklara neden olmakta. Özellikle bu insiyatifin kurucularından olan Doç. Dr. Zeynep Alemdar, kadınların temsil edilmediği sürece barışın elde edilemeyeceğinin altını çizmekte ve daha fazla kadın diplomat ve parlamenterin olduğu ülkelerde daha az çatışma ve savaş yaşandığını dile getirmektedir. Bu sebeple daha az çatışma için daha fazla kadın diplomat ve parlamentere ihtiyacımız olduğu açık..
Bu bağlamda DPK, dikkate değer kadınları bir araya getirip, kutuplaşma ve nefret söylemleriyle dolu dünyayı sarsmayı, kadınların diplomasiye ve barış yapım süreçlerine nasıl katkı sunabileceğini göstermeyi ve yeni nesillere arka planda kalmış rol modelleri tanıtmayı amaçlamaktadır.
- Ülkemizde özellikle sosyal bilimler alanında binlerce lisansüstü çalışmalar yapan kadın akademisyen adayları var. Sizce çalıştıkları konuda kadın olmak fark yaratıyor mu? Yoksa hâkim erkek egemen perspektifi taşımak zorunda mı kalıyorlar? DPK’nın buna dair ve de genel olarak Türkiye’deki kadın araştırmacılara önerileri nelerdir?
Kadın akademisyenler çalıştıkları alanda kesinlikle farklı bir bakış açısı yaratıyorlar. Elbette erkek egemen perspektifle kalıplaşmış bakış açısını tercih eden ve zihniyet açısından erkekleşen meslektaşlarımız da söz konusu. Bununla birlikte ülkedeki kadın akademisyenlerin çoğu kadın olma farkını ortaya koyuyorlar. Bu konudaki en önemli adımın kadın akademisyenler arasındaki mesleki dayanışmanın başarılması olduğunu düşünüyoruz. Ortak platformlarda ortak dayanışma örnekleri gösterilip bu konudaki örnekler arttıkça kadın akademisyen ve uzmanların da görünürlülüğünün artacağı kanaatindeyiz.
Bu röportaj Gizem Nazlı tarafından yapılmıştır.