• Uluslararası İlişkiler eğitim-öğretiminin sadece lisans düzeyinde değil de orta-öğretim ve lise müfredatında yer alması fikri konusunda ne düşünüyorsunuz? Sizce böyle bir uygulama gerekli midir ve bunun lisans düzeyindeki eğitim-öğretim faaliyetlerine etkisi ne olur?

Bağımsız bir Uluslararası İlişkiler dersi yerine belki Tarih dersinin Uluslararası İlişkiler vizyonu da verecek şekilde yeniden tasarlanması düşünülebilir. Olaylar, düşünürler ve yaklaşımlarla anlatılsa fevkalade olurdu. Bir de orta öğretim ve lise öğrencileri için konuyu cazip kılmak adına derste strateji oyunları da oynanabilir. Tabii kendilerini buna fazlasıyla kaptırmamaları ve zamanlarının önemli bir kısmını buna ayırmalarının önüne geçilmesi kaydıyla.

  • Türkiye’de son dönemde hemen her üniversitede Uluslararası İlişkiler bölümleri açıldı. Bölüm artışını olumlu karşılıyor musunuz? Sizce bu durum Türkiye Uluslararası İlişkiler camiasında ekolleşmelerin önünü açabilir mi?

Ben bölüm artışını hayra yormuyorum; bunu “ekolleşmeden” ziyade “modalaşma” olarak algılıyorum çoğu zaman. Uluslararası İlişkiler çok disiplinli bir alan. Dolayısıyla iyi bir lisans eğitiminin bu bölümü destekler diğer ana bilim dallarında da kuvvetli olmayı gerektirdiğini düşünüyorum. İyi bir düzeyde Felsefe, Sosyoloji, Psikoloji, Antropoloji ve tabii ki Siyaset Bilimi, Hukuk ve Tarih gibi alanlarda da güçlü bir eğitimle desteklenmesi bence şart. Bugün Fen Bilimleri ve hatta Tıbbın bazı dallarıyla bile (örneğin Nöroloji) kesişiyor yolları. Bu koşullar yerine gelmedikçe zayıf kalacaktır. Öte yandan Uluslararası İlişkiler alanında dünyanın en gözde okullarında yüksek lisans ve doktora yapan öğrencilerimiz var. Bunların Uluslararası İlişkiler alanında açılan bölümlerde yer bulması seviyeyi yükseltecek ve ekolleşmeyi de güçlendirecektir diye düşünüyorum.

  • Üniversitelerimizdeki Uluslararası İlişkiler lisans eğitim öğretiminin tematik eksiklikleri nelerdir? Sizce Türkiye’deki Uluslararası İlişkiler eğitimi, disiplinin güncel eğilimlerini takip edebiliyor mu?

Uluslararası İlişkiler çok disiplinli bir alan ve bu hâlihazırdaki programlara yansımış durumda. Çok fazla seçmeli ders olması güzel bir şey ancak örneğin Uluslararası İlişkilerin bilim dalı sayılmasının en önemli dayanağı olan Teori derslerinin çoğu zaman bir dönem okutulmasının nasıl açıklayacağız? Bu ortamda uluslararası ilişkilere yönelik güncel eğilimlere sıra gelir mi? Güncelden çoğu zaman bugün uluslararası politikada yaşanılan gelişmelerin tartışılması anlaşılıyor ki bunu yapmak için bu disiplinden gelmek ön koşul değil.

  • Türkiye Uluslararası İlişkiler camiasında teori ve alan çalışmaları eğitim öğretiminin dengesi kurulabilmiş midir? Bu konudaki temel eksikliklerimiz nelerdir?

Ne yazık ki tam kurulamamış gözüküyor. Teori pratikle, uygulamayla birlikte verilmeli. Önce bir problem, bunun yanıtının, açıklamasının teori ile birlikte anlatılması gerekiyor. Yoksa teori kitaplarından anlattıklarımız ezberlenip unutuluyor. Lisansüstü sınavlarında bu konuyla ilgili bu teoriden soru oluştur dediğimizde genellikle çıt yok.

Gülden Ayman

  • Türkiye’deki Uluslararası İlişkiler eğitim-öğretiminin ağırlıklı olarak realist paradigma çerçevesinde şekillendiği tespitine katılıyor musunuz? Öyleyse sizce bu durum aşılmalı mı ve nasıl?

Sorun bence paradigma seçiminde değil. Karşılaştığımız meseleyi nasıl açıklayabiliriz diye bakılmalı. Geçmişte teori hiç anlatılmazdı dolayısıyla en basit haliyle realist paradigmaya yaslanılırdı. Sonra realizme karşı çıkan yaklaşımlar baş tacı edildi ve realistlere adeta öfke kusuldu. Bu dönemde “ben şu yaklaşımı seviyorum, ona göre konu seçeceğim” diyenlerle karşılaştık. Bugün ne gücü yok sayan yaklaşımlar doyurucu açıklamalarda bulunabilir ne de sadece güç üzerinden yorumlar yapanlar. Teori romantizmini bırakmak elzem gözüküyor. Bugün çoğu çalışmada farklı yaklaşımların bir arada kullanılması da söz konusu olabiliyor. Güç unsurlarını kimliksel öğelerden ayırmanın zorluğuna işaret eden Realist Yapısalcı yaklaşım gibi. Teori seçiminden önce yanıtını bulmaya çalıştığınız ciddi bir meseleniz olması gerekiyor.

  • Uluslararası İlişkiler eğitim-öğretimimizde metodolojinin yeri hakkında ne düşünüyorsunuz? Metodoloji eğitimi bağlamında temel eksikliklerimiz nelerdir?

Sayısal metodoloji alanında halen zayıfız bu açığın acilen giderilmesi gerekiyor. Ayrıca metodoloji dersleri çoğu zaman diğer sosyal bilimler dallarıyla ortak veriliyor. Oysa Uluslararası İlişkiler disiplinine özgü metodoloji dersleri olmalı. Bu sorunun bir temel nedeni de Metodoloji dersi verecek yeterli sayıda hoca bulmakta karşılaşılan zorluklar.

  • Türkçe Uluslararası İlişkiler ders kitapları ile ilgili görüşleriniz nelerdir? Bunların temel eksiklikleri sizce nasıl kapatılabilir?

Alanın dili İngilizce. Ders kitapları içinde doyurucu olanlar kadar çok kötü tercümeler veya sanki tercümeymiş izlenimi veren eserler de var. Bence tercümelere ya son verilmeli ya da profesyonel tercümanlar kullanılmalı, bu iş uluslararası ilişkiler çalışanlarına havale edilmemeli. Aksi halde Tercümanlık bölümleri olmazdı. Öte yandan Uluslararası İlişkiler İngilizcesi çok iyi olmayanların ilerleyebileceği bir dal değil, bugün bunun yanında birçok yerel dilin bilinmesi veya öğrenilmesi konusunda daha baştan ciddi bir niyet ve isteklilik şart. Ders kitapları içinde tarihimizden, bölgemizden, komşularımızdan çok daha fazla sayıda ve yeterli örnek olmalı diye düşünüyorum.

  • Sizce Türkiye’de eğitim öğretim gören ortalama Uluslararası İlişkiler öğrencisinin en temel eksiklikleri nelerdir?

Komik gelebilir ama bu branşı yanlışlıkla “Halkla İlişkiler” ile karıştırdığı için seçenlere hala rastlıyoruz. Popüler olduğu için seçenler de çoğunlukta. Yani ilk önce bilinçli bir seçim. Çok fazla okuyup çok fazla düşüneceklerini önceden var saymalılar. Hep hocaların verdiği okumaların sayfalarından yakınan öğrencileri görmek üzüyor. Biz de dersleri daha çekici hale getirmekle yükümlüyüz. Günümüz öğrencisi saatlerce aynı hocayı dinlemekten sıkılıyor. Daha fazla görsel malzeme, daha fazla uygulama ve öğrencinin derse doğrudan katılımını sağlayacak birçok yolu denemeliyiz.