Uluslararası Politik Ekonomi (UPE), günümüzün öne çıkan disiplinlerarası çalışma sahalarından olup Uluslararası İlişkiler (Uİ) disiplininin en önemli alt dallarından bir tanesidir. Özellikle son otuz yıl içerisinde kurumların (düzeni şekillendiren resmi ve gayriresmi kurallar bütününün) ekonomik ve sosyo-ekonomik olgular üzerindeki etkisini gözler önüne seren ‘kurumsalcı’ akımların ön plana çıkması ve yine bu dönemde interdisipliner çalışmalara atfedilen önemin artması politik ekonomiye olan ilgiyi arttırmıştır. Bununla beraber, özellikle 1980’ler ile gelen neo-liberal dönemde ekonomik ve diğer ilişkilerin küreselleşmesi de UPE’nin güncelliğini ve önemini arttırmış ve Uİ içerisindeki etken pozisyonunu perçinlemiştir.

UPE’nin tanımına ve kapsamına geçmeden önce şunu belirtmekte yarar vardır. Bugün birçok araştırmacı ve yaklaşım çalışma alanlarını ‘politik ekonomi’ olarak tanımlamaktadır. Fakat, bu çalışmaların ve alanların ‘politik ekonomi’ anlayışları ortak noktaları olmakla birlikte farklıdır. Tamamı temsil etmemekle beraber şu genel gözlem yapılabilir. Bir ekonomist gözü ile ‘politik ekonomi’ daha ziyade ekonomi teorilerinin ve ekonomi disiplininde kullanılan metot ve metodolojilerin (nicel ve biçimsel metotlar) siyaset bilimi sorularına uyarlanmasına ve ekonomi politikalarının daha etkin oluşturulmasında yararlanılabilecek incelemelere tekabül etmektedir. Daron Acemoğlu ve James A. Robinson’un Diktatörlük ve Demokrasinin Ekonomik Kökenleri başlıklı çalışması1 ve Chicago Üniversitesi tarafından basılan ve alanın önde gelen dergilerinden olan Journal of Political Economy2 bu yaklaşımın örneklerindendir. Bu literatürün önemli argümanlarından bir tanesi siyaset-ekonomi ilişkisinin neo-klasik iktisat etrafında şekillenen ana-akım tarafından yeteri kadar derinlemesine incelenemediğidir. Bir siyaset bilimci gözünden ise ‘politik ekonomi’ siyasi kurumların ve ekonomik olguların birbirlerini ne şekilde etkilediğini inceleyen, devlet ve piyasayı sorunsallaştıran, devlet-piyasa ilişkisinin politikaya ve kalkınmaya etkisini analiz eden, ve tüm bunları yaparken de ekonomi teorilerinden çok siyaset bilimi teorilerini kullanan alana tekabül etmektedir. Alanın önde gelen dergilerinden Socio-Economic Review bu anlayışı örneklendirmektedir.3

‘Uluslararası Politik Ekonomi’ ise ana hattı ile uluslararası ilişkiler vurgusuyla ön plana çıkan kapsayıcı bir alana ve soruya işaret etmektedir: siyaset ve ekonomi arasındaki karşılıklı ilişki uluslararası ilişkileri, ve uluslararası ilişkiler de ülke veya ülke gruplarının iç siyasetlerini, ekonomilerini ve dinamiklerini nasıl etkilemektedir? UPE’nin yoğun olarak uluslararası ilişkilere odaklanması ve analizlerinde ekonomi ve siyaset bilimi yerine öncelikle Uİ teorilerinden yararlanması ona ayrı bir kimlik kazandırmaktadır. Bu yazı, UPE’yi tanıtmak amacıyla UPE’de ele alınan farklı analiz düzeylerine, aktörlere ve ön plana çıkan araştırma sorularına göz atmaktadır. Yazı daha sonra UPE çalışmalarına yön veren ana teori, metot ve metodolojilerden kısaca bahsetmektedir.

UPE’nin ilgilendiği konular temel olarak dört faklı seviyede veya düzlemde incelenebilir. Bu seviyeler daha kompleks olandan az olana doğru küresel, devletler-arası, devlet-toplum ve bireysel olarak sıralanabilir.4 Küresel seviyede ele alınan konular tüm devletleri, hükümetleri, toplumları veya diğer aktörleri aynı anda etkileyen gelişmelerdir. Bu noktada birçok yazar ‘Uluslararası Politik Ekonomi’ yerine ‘Küresel Politik Ekonomi’ ibaresinin daha uygun olduğunu öne sürmektedir. Teknolojik gelişmeler, petrol gibi kritik malların fiyatlarındaki oynamalar veya iklimsel ve çevresel değişimler küresel düzeyde incelenen konuların başlıcalarıdır. Örneğin, teknoloji küresel ölçekte gelir dağılımının bozulmasına sebebiyet vermekte midir, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki makası açmakta mıdır, veya teknolojinin ekonomik değişkenler üzerindeki etkisi ülkelerin iç ve dış politikalarını nasıl etkilemektedir? Bilişim ve iletişim teknolojilerindeki gelişmeler siyasi rejimlerin şeffaflığını, etkinliğini ve toplumun politika yapım süreçlerine katılımlarını ne şekillerde etkilemektedir? Bu tarz sorular hem teknoloji hem de diğer bağlamlarda (fiyatlardaki ani oynamalar, iklimsel ve çevresel değişimler, vb.) çoğaltılabilir.

UPE’nin odaklandığı bir diğer analiz seviyesi ülke veya ülke grupları arasındaki ilişkilerin ele alındığı devletler-arası düzlemdir. Buradaki asıl konu ülkeler arasındaki güç dengelerinin (ekonomik, politik, askeri, yumuşak güç) onlar arasındaki ekonomik, politik veya askeri ilişkileri nasıl etkilediğinin veya uluslararası örgütleri nasıl şekillendirdiğinin analizidir. Örnek vermek gerekirse, son yıllarda Çin, Rusya ve Brezilya gibi ‘yükselen güçlerin’ başarılı ekonomik performansları onların uluslararası örgütlerde daha aktif roller oynamasına rol açmış ve bunun yükselen güçlerin diğer ülkelerle olan ilişkilerini nasıl etkilediği/etkileyeceği tartışma konusu olmuştur. Veyahut, Çin’in ‘Bir Kuşak, Bir Yol’ projesinin Orta Asya ve diğer bölgelerdeki ekonomik, politik ve askeri dengeleri nasıl etkileyeceği ve Çin’in birçok ülke ile ilişkilerinin bu kapsamda nasıl değişeceği üzerine her gün yeni bir çalışma yapılmaktadır.

UPE’nin bir diğer analiz seviyesi olan devlet-toplum düzleminde ise UPE yazarları ülkeler içerisindeki farklı çıkar gruplarına veya ülkelerin dış politikalarını etkileme gücüne sahip diğer aktör veya faktörlere (fikir üreten kuruluşlar, kültür, vb.) odaklanmaktadır. Buradaki ilgi çıkar gruplarının veya diğer iç aktör veya faktörlerin ülkelerin dış politikalarını nasıl etkilediği üzerindedir. Örneğin, ABD’deki çıkar gruplarının tutumları ve hem birbirlerine hem de politika-yapıcılara oranla güçleri ABD’nin Dünya Ticaret Örgütü içerisindeki davranışını nasıl etkilemektedir? Herhangi bir ülkede çıkar grupları genel olarak ne tür ticari anlaşmaları tercih etmektedir ve iki taraflı ticaret anlaşmalarında politikayı ne tür mekanizmalarla etkileyebilmektedir? Çıkar gruplarının kendilerine has özellikleri, bir ülkede gözlenen devlet-toplum ilişkinin dinamiği, vb. etkenler çıkar gruplarının anlaşmalar üzerindeki olası nüfuzlarını nasıl şekillendirmektedir? Bu tarz sorular çoğaltılabilir. Son olarak, UPE’nin bir diğer analiz seviyesi bireysel seviyedir. Bu düzeydeki araştırma soruları genel olarak politikacıların karakterlerine, inançlarına, psikolojilerine, ve onların kararlarını ve politikayı etkileyebilecek diğer kişisel özelliklerine odaklanmaktadır. Örneğin, ABD-Irak Savaşı’nın incelenmesinde yapısal, politik ve ekonomik etkenlerden çok George W. Bush ve Dick Cheney gibi süreçte önemli rol oynamış aktörlerin karakterlerine ve düşünce tarzlarına odaklanan bir yaklaşım bireysel seviyede analiz yapmaktadır.

Küresel, devletler-arası, devlet-toplum ve bireysel düzeylerde incelenen sorulardan da anlaşılacağı üzere UPE birçok farklı aktöre odaklanmaktadır. Bu aktörlerin başlıcaları devletler, uluslararası örgütler, sivil toplum kuruluşları, iş dernekleri, sendikalar, diğer devlet dışı aktörler, siyasi partiler, bakanlıklar, siyasiler, iş insanları, fikirleri şekillendiren ağ ve topluluklar (Epistemik Topluluklar ve Ulusaşırı Yandaşlık Ağbağları), vb.dir. Bir UPE analizinde amaca ve konuya bağlı olmakla birlikte genelde birden fazla analiz seviyesine ve aktöre odaklanılmaktadır.

Değinildiği üzere, UPE incelemelerinde uluslararası sistemin nasıl meydana geldiği, bu süreçte devlet ve devlet dışı aktörlerin ne roller oynadığı, hangi aktörlerin kazanç sağlayıp hangilerinin kaybettiği ve bir kere kemikleştikten sonra sistemin ülkelerin iç ve dış politikalarını nasıl etkilediği ön plana çıkmaktadır. Bu bağlamda, UPE’de incelenen başlıca yapılar, veya uluslararası sistemin yapıtaşlarını temsil eden başat alanlar, üretim ve ticaret, finans ve para, güvenlik, ve bilgi ve teknolojidir.5 Örnek vermek gerekirse, İkinci Dünya Savaşı’ndan 1970’li yılların sonuna kadar uluslararası düzlemde oyunun kurallarını belirleyen Bretton Woods sistemi ile 1980 sonrası dönemi tanımlayan neo-liberal düzen arasında hem üretimin yapısı ve ticaretin kuralları, hem dünyaya hakim döviz kuru sistemi, hem güvenlik, hem de bilgi ve teknolojinin gelişimi ve etkileri bakımından olağanüstü farklılıklar vardır. Bu farklılıklar neden meydana gelmiştir, hangi aktörler süreçte yer almıştır, kazanan ve kaybedenler kimler olmuştur, değişen sistemin uluslararası ilişkilere etkisi ne olmuştur vb. sorular UPE’yi tanımlayan ve onun günümüzdeki önemini gözler önüne seren sorular olmuştur.

UPE ana teorilerini, veya analitik çerçevelerini, yoğun olarak Uİ disiplininden almaktadır. Böylelikle, UPE’nin önde gelen üç ana perspektifi ekonomik liberalizm, merkantilizm (realizmin ekonomik boyutu olarak düşünülebilir) ve yapısalcılık olmaktadır. Bu üç bakış açısının da zemini oldukça köklü tartışmalara ve fikirlere dayanmaktadır. Günümüzde bir kesmin yoğun olarak Çin ile özdeşleştirip neo-merkantilizm olarak adlandırdığı, 19. yüzyılda Almanya’nın ve Amerika Birleşik Devletleri’nin başarıyla uyguladığı, özellikle Alexander Hamilton (1757-1804) ve Friedrich List’in (1789-1846) öncülüğünü yaptığı, ve devlete ekonomide etkin roller biçen merkantilizmin kökleri 16. yy Avrupa’sına dayanmaktadır. Merkantilizm eleştirisi olarak ortaya çıkan ve gelişimine Adam Smith, David Ricardo, John Maynard Keynes, Friedrich Hayek ve Milton Friedman gibi birçok düşünürün katkıda bulunduğu ekonomik liberalizm, içerisinde farklı uluslararası düzenleri öngören yaklaşımlarıyla yüzyılları temsil eden bir ekoldür. Yoğun olarak Karl Marx’ın analizlerine ve fikirlerine dayanan yapısalcılık ise, sınıf, sömürü ve eşitsizlik vurgularıyla ‘bağımlılık okulu’ ve ‘dünya sistemi kuramı’ gibi gelişmişlik ve gelişememişliğin sistemsel analizini yapmaktadır. Ekonomik liberalizm, merkantilizm ve yapısalcılığın yanı sıra, ekonomik ve askeri etkenlerin ötesinde, fikirlerin ve normların da aktörlerin davranışlarını ve UPE çıktılarını direkt etkilediğini vurgulayan ve ‘gerçeklik’ denen olguların da toplum tarafından inşa edildiğini belirten konstrüktivizm ve feminizm de önemli UPE yaklaşımları olarak ön plana çıkmaktadır.

Belirtildiği üzere, son otuz yıl içerisinde politik ekonomiye olan ilginin artması ve neo-liberal dönemin bir ürünü olan ‘hiper-küreselleşme’nin ekonomik ve diğer ilişkileri öncelikli olarak uluslararası zemine taşıması UPE’nin güncelliğini ve önemini arttırmıştır. Bununla birlikte, metodoloji yazınında meydana gelen gelişmeler de UPE çalışmalarında uygulanan metot ve metodolojilerde çeşitlenmeye ve zenginleşmeye yol açmıştır. Kısaca özetlemek gerekirse, bugün hem nicel hem de nitel araştırma yöntemleri UPE sorularının cevaplandırılmasında ve yeni araştırma sorularının üretilmesinde kullanılmaktadır. Vaka analizi metotları, nicel metotlar ve biçimsel yöntemler (rasyonel seçim teorisi’nin matematiksel çerçevede kullanılması) UPE çalışmalarında sıkça kullanılan yöntemlerdendir.6 Dolayısıyla, UPE çerçevesinde baş vurulması gereken tek tip ‘doğru’ bir metot veya metodoloji yoktur. Metodoloji yazınında ısrarla altı çizildiği üzere bilimsel bir çalışmada uygulanması gereken ‘doğru’ metodu ve metodolojik yaklaşımı araştırma sorusunun özellikleri belirler. Bununla birlikte, şu iki hususa da değinmek önemlidir. Birincisi, günümüzde özellikle tez aşamasındaki araştırmacılardan beklenti onların hem nicel hem de nitel metotları aynı anda uygulamalarıdır. Bunun tam olarak ne şekilde olabileceği çalışmadan çalışmaya farklılık gösterecektir. Fakat, bilindiği üzere nicel ve nitel metotların birbirlerine karşı üstünlükleri ve zayıflıkları vardır, ve her iki araştırma yöntemini de aynı anda kullanmak bu anlamda çalışmaları zenginleştirmektedir. İkincisi, özellikle Uİ ve UPE alanının önde gelen dergilerine bakıldığında nicel araştırma tekniklerini kullanan çalışmaların sayısında hatırı sayılır bir artışın olduğu görülmektedir.7 Sonuç olarak, UPE yazınında sosyal bilimler alanında kullanılan nicel veya nitel tüm metot ve metodolojiler kullanılmaktadır.